konu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
konu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2015 Pazartesi

Berlin Calling -Berlin Ateşi (2008)

Gerçek bir DJ olan Paul Kalkbrenner 'in başrolünde yine bir DJ'i canlandırdığı film, Soundtrack'lerinin de  Paul Kalkbrenner tarafından hazırlanmasıyla bizi farklı bir gerçeklik duygusuyla başabaşa bırakırken, tam bir müzik ziyafeti olarak karşımıza çıkıyor.

Film boyu aynı düşüncenin etkisinde kalmamanız için kendi hayatını oynamadığını ilk başta söylüyor ve merak edilebilecek soruyu hemen cevaplıyorum.

Başarılı ve tanınmış bir DJ olan Ikarus'un hayatından kısa bir kesiti izliyoruz. Gece hayatında çalışmanın eğlenceli, hareketli aynı zamanda dejenere ve yorucu temposuna ayak uydurmaya çalışan; kimi zaman kendini tamamen kaybeden Ikarus, kullandığı uyuşturucunun sebep olduğu travmayla bir gün kendini rehabilitasyon kliniğinde bulur.

İç dünyasındaki yalnızlığından kurtulmak için kendini kalabalıkların içinde kaybetmek isterken, aslında hızlı adımlarla yalnızlığın daha korkunç bir boyutuna geçmektedir.

Bir yandan yeni albümünün hazırlık çalışmalarını yaparken bir yandan da içine düştüğü zorlu durumdan kurtulmak kolay olmayacaktır. Hem menajeri hem de sevgilisi olan Matilde'nin onu sürekli toparlama çabaları ve yaşadıkları inişli çıkışlı ilişkileri durumunu kolaylaştırmamaktadır.

En değer verdiği şey olan müzik Ikarus'un çöküşüne giden yolu mu açmıştır yoksa girdiği tüm sıkıntılardan onu kurtaracak olan yine müzik midir?

Uyuşturucunun deli dolu, yaratıcı ama aynı zamanda narsist bir adamı mahvetmeye götürdüğü yol ustaca yansıtılmış senaryoda. Bir yandan uyuşturucunun insan bedeninde, zihninde ve ruhunda açtığı derin yıkımı anlatmaya çalışırken bir yandan da ani gelen şöhreti kaldıramayan ve bunalıma sürüklenen insanların hayatından örnekler veriyor izleyenlere. 

Fonda çalan müzikler, depresif bir havası olan filme yüksek bir enerji katarken aynı zamanda filmi ilgi çekici hale getiriyor. Kulüp ve parti sahnelerinin çekimindeki orjinallik orayı gerçekten hissetmenizi ve atmosferi yakalamanızı sağlıyor. Ara ara kendinizi müziğin ritme kapılmış bulursanız şaşırmayın.

Elektronik parçaların nasıl ve ne şekilde hazırladığını farklı karelerde incelikle gösteriyor. Özelllikte "Train" parçasının yaratılma sahnesi, izleyenleri en fazla etkileyen sahnelerinden biri olarak hafızalara kazınıyor.

Hayatın her anında, her ses ve her tınıda duyabilenler için bambaşka bir müzik olduğunu anlatmayı başarıyor bir anlamda...

!f İstanbul kapsamında gösterilen ve çok fazla emsali olmayan Berlin Calling, alternatif film sevenler için rahatlıkla önerebileceğim türden bir film.

İyi seyirler :)

 P.S.

Bu kadar müzikle yoğrulmuş bir film elbette yüksek sesle izlendiğinde daha keyif verici bir hal alıyor.

İlgilenenler için İstanbul'daki gösteriminden sonraki kısa söyleşisi ve arkasından gelen kulüp performansı !!
                                                 

                                  Berlin Calling

                                                          






10 Mart 2015 Salı

Fifty Shades of Grey = Grinin Elli Tonu

Grinin Elli Tonu orjinal adıyla Fifty Shades of Grey yeri yerinden oynatan, sinema kapılarında uzun kuyruklar oluşturan, açılış haftasında yüksek hasılat yapan filmi ben de sadece bu sansasyon için izlemeye değer buldum.
Bu kadar yüksek beklentiye yol açmış filmin de en az yarısı kadar beklentiyi karşılayabileceğini düşünerek...

Filme geçmeden uyarlandığı romandan kısaca bahsederek, ufak bir bilgilendirme yapmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. 


İngiliz yazar E. L. James'in yazdığı Fifty Shades of Grey "erotik" olarak tanımlanan bir aşk romanı. Kitap dünya çapında 37 ülkede 70 milyonun üzerinde satmış; pek çok ülkede de en çok satanlar listesinin başına yerleşerek Harry Potter serisini aşıp en hızlı satılan kitap serisi olma ünvanını kazanmıştır. Kitaplar 
Fifty Shades of Grey & Fifty Shades Darker & Fifty Shades Freed üçlemesi olarak yayımlanmıştır. İlk kitabın anlatıldığı film uyarlaması ise 13 Şubat 2015'te vizyona girmiştir. 


Filmi izlemeden önce farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilmek adına sansasyonel kitabı okuyarak başladım. Bitirdikten sonra evet doğruymuş dedim, bu bahsedildiği gibi bir erotik roman. Fakat, içinde sadece erotik ve sadistik duyguların çok ötesinde büyük ve tutkulu bir aşk hikayesi barındırıyor. Bir dramaya yedirilmiş, iki zıt dünyadan gelen insanın tüm ruhlarını sarmalayan bir aşk hikayesi. Filmin ardında yatan büyük beklentiyi de böylece anlamış oldum.


Filmin çekilmeye başlanacağının duyurulmasından itibaren film hakkındaki spekülasyonlar da sürekli artarak devam etti. Filmin başrolleri için öngörülen oyunculardan tamamen farklı bir seçimde karar kılındı. Başroller için class="itemprop" itemprop="name" style="background-color: #fbfbfb; text-decoration: none;">Jamie Dornan class="itemprop" itemprop="name" style="background-color: #fbfbfb; text-decoration: none;">ve class="itemprop" itemprop="name" style="background-color: #f6f6f5;">Dakota Johnson 'ın seçilmiş olmasını kendi adıma çok başarılı bulurken keşke aynı şeyleri filmin tümüyle ilgili söyleyebilseydim demekten kendimi alamadım.


Sözlerime sert bir eleştiri yapacağımı söylerek başlamalıyım.


İlk olarak bu "film" aslında bir film değil. Peki ne? Farklı, kısa, anlamsız sahnelerin birleştirilmesinden oluşan ve sürekliliği olmayan sahneler bütünü. Filmde hiç şaşmayan şey birbirlerinden kopuk ve anlamını yitirmiş sahneler. Tam ne olduğunu anlamaya çalışırken birden alakasız bir sahneye geçilmesiyle "Eee ne oldu şimdi de bu sahneye geçildi?" düşüncesi aklınızdan sıklıkla geçmekte. Kurgu sıfır, kitapta verilen duygunun onda biri yok, ruh yok, çekimler kötü, oyunculuk vasat, yönetmen başarısız...Bu liste böyle sürüp gider. Büyük beklenti yaratan kitabın ardından çekilen filmin bu kadar eleştirilmesinin baş sebeplerinden birisi filmin tüm duygulardan yoksun olarak çekilip işlenmesi. En ufak bir duyguyu aksettiremiyor izleyenlere. Ne şiddet, ne öfke, ne aşk, ne üzüntü, ne heyecan hiçbiri. Karakterlerin yaşadığı tüm duygular es geçilmiş. Bir insandan ziyade bir robot gibi dersem abartıya kaçmamış olurum.


650 sayfalık yoğun duygularla ve ince detaylarla dolu bir kitabı 2 saat 5 dakikalık bir filme indirme çabası ve bunu da sansür adı altında 20 dakika daha keserek bir izleyiciye sunulması zaten derme çatma yapılmış filmin izleyicilerce yerden yere vurulmasına yol açmış. Neticede hem kitap hem oyuncular hem de büyük beklentide olan izleyiciler açısından başarısızlıkla sonlanan bir proje olmuş olmuş.


Filmin konusunu çok kısa anlatacağım, çünkü merak edenlerin kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. 
"Edebiyat son sınıf öğrencisi  Anastasia, en yakın arkadaşının ricasını gerçekleştirmek üzere şehrin en zengin ve güçlü adamlarından biri olan Christian Grey ile 10 dakikalık bir röportaj yapacaktır. Christian Grey'in ofisinden girdiği anda ona karşı hissettiği çok güçlü ve onu çaresiz bırakan çekimine kapılır. Tam anlamıyla çarpılmıştır. Son derece soğuk, kibirli ve inanılmaz yakışıklı olan Bay Grey'de bu güzel ama masum kızı kendisinin de anlamlandıramadığı bir şekilde tekrar tekrar görmek isteyecektir. 


Bay Grey'in cazibesine kapılan Ana'nın bilmediği şey onun sahip olduğu sadistik zevkleridir. Masum Ana, Bay Grey'in isteklerine nasıl yanıt verecektir. Sadece yakınında olabilmek için kabul edeceklerinin sınırı nedir? Hakim - itaatkar ilişkisinde büründükleri roller ne olacaktır?"


Olayı toparlayacak olursak film tüm yapımcıların, reklamcıların, pazarlamacıların bildiği ve kullandığı kalıplaşmış bir düşünce üzerine dönüyor aslında cinsellik satar! Bu film iyi ya da kötü olmasının çok dışında bu sözün haklılığını bir kez daha kanıtladı. 



Her şeye rağmen yine de izlemek isteyenler için iyi seyirler dilerim...





11 Şubat 2015 Çarşamba

En İyi Sürpriz Sonlu & Finali Şok Edici Filmler - The Best Twists Shock and Surprise Ending Movies

Psycho -Sapık  (1960)



Planet of the Apes - Maymunlar Cehennemi (1968)



The Sting - Belalılar (1973)



Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back 
Yıldız Savaşları V: İmparatorun Dönüşü (1980)



The Usual Suspects - Olağan Şüpheliler (1995)



Primal Fear- İlk Korku (1996)





The Game - Oyun (1997)






Open Your Eyes - Abre Los Ojos - Aç Gözünü(1997)









Following - Takip (1998)






The Sixth Sense - Altıncı His (1999)






The Thirteenth Floor - 13. Kat (1999)



Fight Club - Dövüş Kulübü(1999)





American Psycho - Amerikan Sapığı(2000)






Memento - Akıl Defteri  (2000)






Amores Perros - Paramparça Aşklar - Köpekler (2000)







Mulholland Drive - Mulholland  Çıkmazı (2001)








The Others - Diğerleri (2001)


Dogville (2003)






Identity -Kimlik (2003)



Oldboy - İhtiyar Delikanlı (2003)




Matchstick Men - Üçkağıtçılar (2003)




Saw - Testere (2004)





The Machinist - Makinist (2004)






The Village - Köy (2004)







Awake - Anestezi (2005)





Stay - Gitme (2005)


The Prestige - Prestij (2006)






The Departed- Köstebek (2006)





Lucky Number Slevin -Şanslı Slevin (2006)






Timecrimes -Suç Zamanı(2007)





The Mist -Öldüren Sis (2007)


The Secret in Their Eyes-Gözlerindeki Sır 

El Secreto De Sus Ojos (2009)







Triangle - Okyanusta Av(2009)





Moon - Ay (2009)





Incendies - İçimdeki Yangın (2010)





Another Earth - Başka Bir Dünya (2011)



The Caller - Ziyaretçi (2011)






The Skin I Live In - La Piel Que Habito - İçinde Yaşadığım Deri (2011) 







Sleep Tight - Mientras Duermes - Ölüm Uykusu / (2011)





The Body - El Cuerpo - Ceset (2012)






Chained (2012) 



Now You See Me -Sihirbazlar Çetesi (2013)







The Best Offer - La Migliore Offerta - En İyi Teklif (2013)





Trance -Trans (2013)








La Casa Del Fin De Los Tiempos / The House at the End of the Time
Araftaki Ev (2013)


Predestination (2014)




Gone Girl - Kayıp Kız (2014)




WhoAmI / Who Am I - Kein System ist sicher / Ben Kimim? (2014)




   Hidden (2015)