“Formula 1'e her sezon
25 kişi katılır ve her yıl, aramızdan iki kişi hayatını kaybeder..
Nasıl bir insan böyle bir iş yapar ki?
Normal insanların yapmayacağı bir iş.
Asiler, deliler, hayalperestler.
Bir iz bırakmak için her şey göze almış
ve bunun için ölmeye hazır insanlar”
Erkekler...
Güçlü, sağlam, hızlı ve gösterişli arabaları...
Erkeklerin, bilinçaltlarının derinliklerinde kendilerini arabalarıyla özdeşleştirmeleri hakkında bir belgesel izlemiştim. Nedenini, nasılını konunun uzmanlarına bırakarak ben direkt olarak arabalara geçiyorum.
O çok sevdikleri arabalarla neler yapılabilir? Alternatiflerimiz çok olsa da bugün bahsedeceğim asıl konu araba yarışları ve bu yarışların en tepe noktası Formula 1.
Gerçek hikayeden uyarlanan Rush, 1970’lerin Formula 1’inde yarışan Avusturyalı Niki Lauda ve İngiliz James Hunt arasındaki kimi zaman duygusal, kimi zaman şiddetli ama her zaman yüksek dozdaki rekabeti konu alıyor.
Film başlarken, bize Chris Hemsworth’un canlandırdığı James Hunt karakterinin ön planda olacağını düşündürtse de, asıl akılda kalan isim Niki Lauda’yı oynayan Daniel Brühl oluyor. Yönetmen iki karakterin farklı tarzdaki hayatlarını ele alıp, hikayeyi ve filmin kahramanlık algısını da ikiye bölüyor. Yönetmen koltuğunda oturan isim A Beautiful Mind, Frost/Nixon filmleriyle 2 akademi ödülü kazanmış olan Ron Howard.
.
Varlıklı ve güçlü bir ailenin çocuğu olan Niki Lauda, kendisinden beklenenin aksine, iş hayatı yerine araba yarışçısı olmayı seçmiş ve ailesi tarafından reddedilmiştir. Bunun devamında kendisini en başarılı gördüğü alan olan F1 yarışlarında varolabilmek için tek kişilik bir mücadeleye girmiştir. Lauda, disiplinli, zeki ve hayatını bir düzen üzerine kurmayı seven bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Daniel Brühl’ün başarılı oyunculuğunun karakterin öne çıkmasındaki payı çok büyük.
Hikayenin diğer tarafında ise her gününü son günü gibi yaşayan, hız tutkunu, playboy lakaplı James Hunt var. Aynı Niki Lauda gibi ailesi tarafından reddedilmiş, kendini yarışlara, kadınlara ve eğlenceye vermiş bir adam. Gerçek hayatlarından kesitler izliyor olsak da James Hunt’ın çapkınlık hikayelerine filmde fazlaca yer ayrılmış. Chris Hemsworth hem oyunculuğu ile rolünün hakkını veriyor hem de James Hunt ‘a olan fiziksel benzerliği ile role ayrı bir gerçeklik katıyor.
Hikayenin içinde aşk var mı diye merak edenler için, sadece hayatlarındaki ilişkilerden bilmemiz gerektiği kadarını izliyoruz diyebilirim. Aşk ilişkilerinin duygusallığından ziyade, iki karakterin kendi aralarındaki ilişkiye yoğunlaşmış bir senaryoyla başbaşayız. Aralarındaki diyaloglar için, biraz daha az mesaj kaygısı taşısaydı demekten kendimi alamadığımı belirtmeliyim.
Filmde Senna’da izlediğimiz gibi gerçek görüntülere çok fazlaca yer ayrılmamış. Yine de başarılı çekim açıları ve kullanılan efektlerle verilmek istenen heyecan duygusu seyirciye ulaşıyor. Formula1 nedir, ne değildir diye herkesin bildiği teorisiyle hareket edildiğinden, ne fazlaca bir bilgiye, ne de perde arkasında yaşanan politik ve güç oyunlarına rastlayabiliyoruz.
Sonuç olarak sadece yarışseverler için değil, aksiyon ve drama izleyicileri için de tavsiye edebileceğim çok güzel bir film, izleyiniz efendim..
İyi seyirler...
P.S:
“Kısaltması F1 olan, Grand Prix Yarışları olarak da bilinen Formula 1 tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
F1; bir yıl boyunca, her birine Grand Prix adı verilen ve değişik ülkelerde özel yollarda koşulan yarışlardan oluşur.
F1; dünyanın en çok izlenen spor dallarındandır.
F1; dünyanın en çok izlenen spor dallarındandır.
Ayrton Senna 'nın 1994 San Marino Grand Prix'inde duvara çarparak hayatını kaybetmesinden ve sonra F1 yarışların güvenlik standartlarını geliştirmek için çalışmalara başlamıştır. Arabaların teknik donanımlarında değişiklikler yapılmasına yol açtı. Senna’nın ölümünün olduğu yıldan sonra Formula 1 direksiyonu başında hiçbir sürücü hayatını kaybetmemiştir.”
Rush Movie Resmi Sayfası
Formula 1 Şampiyonlar Listesi
Rush


