“İblis faaliyetinin üç aşaması:
İstila… Fısıltılar, ayak sesleri, başka bir varlığı hissetme ve ardından ikinci aşamaya geçiş, Baskı… Kurban bir dış güç tarafından hedef alınır…Bu güç onun iradesini paramparça ederek üçüncü ve son aşamaya gelmesine neden olur…
Ele geçirme.“
Nelerden korkarız?
Bilinmeyeni beklemekten, göremediğimizden, kapıların arkasına saklandığını düşündüklerimizden...
Sadece bunlar mı, tabi ki değil..Fobilerimizden, çocukluk travmalarından, bilinç altımızda olan kendimizin bile farkında olmadığımız şeylerden korkarız...
Konu korku filmlerine geldiğinde ise kimi insan oyuncak bebek Chucky bile izleyemezken kimileri (buna ben de dahilim) yeryüzünde izlemediği korku filmi bırakmaz.
Her birimizin korku öğeleri ve korku eşikleri farklı olmasına rağmen korku filmleri genelde ortak korkular üzerinden yürür. Bu yüzden diğer türlere nazaran korku filmi tavsiye etmek daha zordur. Söylersiniz beğenmezler, üzerine bir de şöyle tepkiler gelir:
Eee bu hiç korkunç değil...Bu nedir, komedi mi...Çok saçma, çok klişe, çok basit... Böyle sürer gider...
Klişe olmayan korku filmi arasanız sayısı bir elin parmaklarını geçmez ki bu 10-15 yılda bir yapılır ve devamındaki filmler de onu feyz aldığı için o da kendi klişesini oluşturur. Korku filminin korkunçluk veya beğeni derecelendirmesini kendi tarzındaki filmleri baz alarak yaparsak, daha adilene bir yaklaşım sergileyebiliriz. Bu arada ne kadar fazla film izlerseniz, görüş zenginliğiniz de o derece artar.
Gelelim filmin konusuna; ilk olarak film Ed ve Lorraine Rita Warren isimli Amerikalı iki paranormal araştırmacının, kendi yaşadıkları ve derledikleri gerçek olaylardan uyarlanmıştır. (İnanıp inanmamak sizin tasarrufunuzda). Aynı zamanda evli olan çiftin uzmanlık alanları şeytan çıkarmadır. Lorraine Warren görünmeyen şeyleri görebilen bir medyumdur. Kariyerleri boyunca 10.000 kadar paranormal dosyaya baktıklarını söylemektedirler.
Hikayemiz başına paranormal olaylar gelen Perron ailesinin, Warren çiftinden yardım istemesiyle gelişen olaylar zinciridir. (spoiler yok filmi izleyin). Aile olayların geçtiği evde tam 10 yıl yaşamıştır.
Klasik bir senaryosu olmasını bir yana koyarsak en büyük artılarından biri yönetmen koltuğuna Saw, Insidious gibi filmlerinden tanıdığımız James Wan’ın oturmasıdır. Yönetmenin ve oyuncuların başarısı, filmi izlerken yaşayacağınız gerilimi de aynı oranda arttırıyor. Sessizlikte nasıl korkutacağını iyi bilen bir yönetmenin filmini izleyeceksiniz. İkinci yarısındaki misyonerlik öğeleri birçok kişiyi rahatsız etse de korku filmlerinin bir noktada dine bağlanmak gibi bir durumu olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Günün birinde bizim de iyi bir korku filmimiz olursa senaristin finali bağlaması gereken tema bellidir.
Film için seçilen ev, eşyalar, oyuncuların kostümleri, kısaca tüm atmosfer bir korku filminde aradığımız görsel zenginliği ve inandırıclığı verdiği gibi o döneminin havasını da tamamen yansıtmakta. Ses ve görüntü efektlerinin başarılı olduğunu da eklersek geriye sadece izlemek kalıyor.
Şimdi siz illa korkmak mı istiyorsunuz?
- Filmi izlemeye asla çok büyük beklentilerle başlamayın,filmdeki kişinin yerinde olduğunuzu düşünmeye çalışın ve kendinizi atmosfere bırakın gitsin.
- Filmi çok kalabalıkta izlemeyin, muhabbet konsantrasyonu dağıtır.
- Ortam çok karanlık ve ses mümkün mertebe açık olsun.
- Ve en önemlisi korku filmi izlemeye başlarken nasıl olsa korkmam diye baştan yönetmene direnç göstererek başlamayın.
- Unutmayın izlediğiniz filminden aklınızda 3 ya da 4 (daha fazlası değil) gerilim sahnesi kalmış, akşam gözlerinizi kapattığınızda tekrar açılmasını sağlayan tek bir sahne bile varsa o film zaman kaybı değil demektir.
P.S:
Film 20 milyon dolarlık bütçesiyle, dünya çapında 318 milyon dolar hasılat elde etmiştir.
Merak edenler için devam filminin dışında, Annabelle bebek için ayrı bir film çekilmesi planlanmaktadır.