Geçmişte yaptığımız hatalar, bedelini ödeyinceye kadar hayat boyu bizimle beraber yürümekte midir?
Bu bir realite mi, karma mı, takdir-i ilahi mi?
Yoksa yalnızca
kaldıramadığımız suçluluk psikolojisiyle kendi kendimizi mi cezalandırıyoruz?
Kimilerinin gerçek, kimilerinin şehir efsanesi olduğunu
iddia ettiği bir hikayenin Tayland sinemasına uyarlanmış halini izliyoruz.
Kısaca filmin konusuna geldiğimizde; Tun ve sevgilisi Jane kaza eseri arabayla bir kadına çarparlar
ve çarptıkları kişinin nasıl olduğuna bile bakmadan olay yerinden kaçarlar. O andan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Bir fotoğrafçı olan Tun, kazanın ardından çektiği
fotoğraflarında sıra dışı gölgeler fark eder. Kız arkadaşıyla birlikte kazanın da verdiği psikolojik bozuklukla bu konuyu araştırmaya
başlarlar.
Olaylar ilerlerken hepimizin aşina olduğu, korku filmlerimin klişesi gizemli uzun siyah saçlı kız, gölgeler arasından aniden karşılarına
çıkmaya başlar. Hikaye içinde başka bir hikayede bulurlar kendilerini.
Uzak Doğu korku filmi dendiğinde aklımıza gelen klişelere sahip olmasının sebeplerinden biri aynı hikayelerin anlatıla anlatıla değişime uğrayarak farklı kişilerce kaleme alınmasıdır. Bir diğeri ise gerçekten korkuttuğu için klişeleşmiş olmasıdır.
İşte bu klişelerin dışında filmin en güzel yanı, olayın derinlerine indikçe senaryosunun güzelliğinin ortaya çıkmasında.
Doğaüstü olaylar ilgi çeker, pek çok insan da gerçek bir tanesini yakalayabilmek adına bu hikayelerin peşindedir ... Film birazda bu konunun üzerinde duruyor. Doğa üstü şeyler görüyor muyuz yoksa sadece görmek istediklerimiz olarak mı yorumluyoruz.
Korkmamız için gereken ortamlar konusunda senaryo bize tüm aradıklarımızı sunuyor. Fotoğraf stüdyoları, karanlık odadalar, bolca kırmızı ve siyah, patlayan flaşlar...Gerilimi tam tadında yaşatan müzikleri ve filmi izlerken sıklıkla duyacağımız flaş dolum sesi...
İşte bu klişelerin dışında filmin en güzel yanı, olayın derinlerine indikçe senaryosunun güzelliğinin ortaya çıkmasında.
Doğaüstü olaylar ilgi çeker, pek çok insan da gerçek bir tanesini yakalayabilmek adına bu hikayelerin peşindedir ... Film birazda bu konunun üzerinde duruyor. Doğa üstü şeyler görüyor muyuz yoksa sadece görmek istediklerimiz olarak mı yorumluyoruz.
Korkmamız için gereken ortamlar konusunda senaryo bize tüm aradıklarımızı sunuyor. Fotoğraf stüdyoları, karanlık odadalar, bolca kırmızı ve siyah, patlayan flaşlar...Gerilimi tam tadında yaşatan müzikleri ve filmi izlerken sıklıkla duyacağımız flaş dolum sesi...
Korku filmini film yapan mutlak
sessizlikten sonra gelen ilk sahnedir. Filmin yönetmenleri Banjong Pisanthanakun ve Parkpoom Wongpoom o anları ustaca kullanarak seyirciyi gergin tutmayı başarıyor.
Sadece son 5 dakikası için bile olsa izleyin derim ki en güçlü duygunun verildiği an işte tam o an!
İyi seyirler...
Shutter